Benimkiler kırmızı rugandı, ablamınkiler ise lacivert... fiyonkları vardı üzerinde bir de.. tam hikayelere konu olan bayram ayakkabıları bizimde çocukluğumuzu süslerdi. Sabah kalkar, güzelce hazırlanırdık. Masanın üzerine hazırlanmış likör şişesi bayram sabahının en önemli göstergelerindendi. Önce çekirdek aile salonda bayramlaşırdık ve babam muhakkak fotoğraflarımızı çekerdi. Ev sanki başka parıldardı bayram sabahları. Sonra heyecanla ziyaretlere başlardık. Babaannede revani olmazsa olmazdı. Kuzenlere gidildi mi sonu gelsin istenmezdi. Bayram yemekleri şölen gibiydi. Biz çok şanslıydık aslında, küçük dünyamızda herşey mutluluk sebebiydi.
Şimdi bayramlara ne oldu? Sanki anlamını ve değerini tamamiyle yitirdi. Köprü yapıp seyahate gidilen bir tatil fırsatına dönüştü. Halbuki bayramların bir ruhu vardı, o ruh sizi sarıp sarmalar kırk yıl sonra bile sıcaklığını hissedeceğiniz bir anıya dönüşürdü. Tam da şuan benim hissettiğim gibi... Artık bu tadı alabilen çok az ve şimdikilerin bu denli doyurucu bayram anıları hiç olamayacak. Keşke tekrar o ruhu yakalasak, bayramları gerçekten adına yaraşır bir şölene dönüştürsek...
Bir de güzel bir un kurabiyesi pişirsek, ağızda dağılan cinsten...
Un kurabiyesi;
- 250gr tereyağ
- 3 çorba kaşığı pudra şekeri
- 1 paket vanilya
- Aldığı kadar un (kulak memesi kıvamı)
- Antep fıstığı
Tereyağ, pudra şekeri ve vanilyayı yoğuruyoruz. Un ekleyerek yoğurmaya devam ediyoruz. Ne zaman ki hamur ele yapışmayıp güzel bir kıvama gelince, yağlı kağıtlı tepsiye minik toplar diziyoruz. Herbirinin üzerine birer tane antep fıstık saplıyoruz. 135’C de 20-25 dakika kurabiyelerin kızarmamasına dikkat ederek pişiriyoruz. Biraz soğuduktan sonra üzerlerine pudra şekeri eliyoruz. Tamamiyle soğuyunca yiyoruz :) Hepinize tatlı bayramlar!
Şeyda